15.10.2012 г.

Türkçe şiir gecesi düzenledi




Türkçe şiir gecesi düzenledi

Dünya Anadili Günü vesilesiyle Kültürel Etkileşim Derneği şiir gecesi düzenledi. 21 Şibat 2012’de Sofya’nın şirin kfelerinden birisi olan “Tea House”ta Türk şairlerin eserleri Türkçe ve Bulgarca tercümeli olarak, çok değerli dernek üyelerimiz tarafından canlı müzik eşliğinde okundu. Dinlemeye gelen Sofya Türk toplumu üyeleri gecenin keyfini şiir ve müzükle çıkardılar.

Okunan şiirler:


Lâtif Karagöz /Şair ve yazar/. 12 Ocak 1939’da Razgrat’ın Pınarbeşevli (Bojurovo) köyünde doğudu. 1989 yılında da Türkiye’ye göç edenler arasında yer aldı. Bulgaristan’da yayımlayamadığı kitaplarını çıkarma imkânına kavuştu. Kendisi çocuk şiirinde daha başarılı olduğundan dolayı, hele anavatana gidince bu alanda çalışmalarına daha hız verdi.
11-Nisan-2009 tarihinde, geçirdiği kalp krizinden sonra kalbine yenik düştü ve 22-Nisan-2009 tarihinde, saat 12:30'da Vefat etti.
23-Nisan-2009 tarihinde, O çok sevdiği ve yuzlerce şiir yazdığı çocukların bayramında, kara toprağa verildi.


ANA DILIM
İlk göz açtım duydum seni
Anam gibi ana dilim.
Büyüledin o an beni
Çiçek açtın kilim kilim!

Ninnilerim senle oldu
Rüyalarım senle doldu
Verdiğin hazlar ne boldu
Nar gibisin dilim dilim!

Bilgileri siperledim
Ellerinden güç derledim
Yollarında ilerledim
Kucak açtı bana bilim!

Türk’ün ayağı elisin
Yüreğinin gür selisin
Kültürümün temelisin
Benim eşsiz ana dilim!

Sen dünyada var oldukça
Gönlümüzde yâr oldukça
İçimizde har oldukça
Ana dilim tek sevgilim!
Mayıs – 2000


Mehmet Fikri
1908-1914

Osmanpazan (Omurtag) kazabasında dünyaya geldi. Bulgaristan türk kültürüne emeği geçmiş olan Mehmet Fikri, özverili bir öğretmen, görgülü bir gazeteci, içli bir şairdi. Şiirlerinde esas motif, Bulgaristan Türkleri ve Bulgaristan’nın tabiat güzellikleridir.

PİRİN
(Mehmet Çavuş, Antoloji, sf; 135-136)
Güzel Pirin, güzel Pirin...
Yaz günleri sen pek şirin.
Hoş hoş kokar çiçeklerin
Eserken yel serin serin.
Ey bahtiyar dilber Pirin
O köpüklü derelerin  
Coşkun, çılgın akışına
Senin mağrur bakışına
Mümkün mü hiç gönül kansın?
Pek sevimli bir balkansın.
Fakat kışın korkunç, titiz
Duman, bulut, kapkara SİS      
Eksik olmaz tepelerden...
Korkar insan kışın senden.
Her yerini derin kaslar, Gümüş
renkli buzlar kaplar. Fırtınalar,
kuduz yeller Sende cıv cıv şarkı
söyler.
Sürü sürü canavarlar
Dolaşarak av ararlar, Kışm
korkunç, titiz Pirin Yazm
cennet gibi şirin!...




AHMET HAMDİ TANPINAR (1901-1962)
1901 yılında İstanbul'da doğdu – ölümü de 1962’de yine İstanbul’daydı.
1949'dan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Şiir dışında roman ve eleştiri yazıları da yazdı.

AVARE İLHAMLAR


I
Kader celladına
Sessiz uzat boynunu;
Acıma ne kendine, ne de gelecek günlerine
Yalnız bir düşünceye yum gözlerini
Son darbe inmeden evvel, en son anda
Bir çiçek, bir kuş, bir tebessüm ol;
Düşüncen kurtarsın seni senden,
Bil! Biraz sonra
Ebediyen senindir
Senden uzak olan her şey...

II
Ellerini yüzümde gezdir,
Sil alnımdan yorgunluğu,
Gözlerimin altından yaşamak korkusunu al,
Avuçlarından çıkmış bir heykel olsun başım.
Sonra sen de gözlerini kapat,
Bırak, ellerin sessizce düşünsün
Düşüncede yaşamak isterdim ben senin:
Bir gün en yalnız saatinde
Parmak uçlarından
Ve avuçlarından
Gelip konuşurum seninle.

III
Ayrılalım,
Sen annen güneşe git, nur ol;
Ben toprakta dağılacağım.
Bir akşam üstü
Ormanı tek bir saz yapan
En son dalda
Son ışık ol,
Gel, beni bul.




CAN YÜCEL (1926-1999)
1926’da İstanbul'da doğdu. Ankara Erkek Lisesi'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Klasik Filoloji Bölümü'ne girdi. Burada başladığı Latince ve Yunanca öğrenimini Cambridge Üniversitesi'nde sürdürdü.
Her Boydan başlıklı şiir çevirileri toplamı ve özellikle Shakespeare'nin oyunlarının çevirileriyle büyük ün kazandı. Can Yücel şiiri en genel tanımlamayla  humor ve ironiye dayanır, küfür ve sokak ağızlarına dayalı dili de başka belirgin bir özelliğidir. Bununla sınırlı değildir şiirinin gücü şüphesiz. Can Yücel'in yoğun duygusallık, sevgi özlemi, haksızlığa karşı başkaldırı. 1999'da İzmir'de kansere yenik düştü.

TEKERLEME

Uyanmadan kar vardı
Uyandım yine de var
Su bizlen kalkacakmış
Kalksın
Karım Suya bakarken
Kömürü ben taşırım
Bu küçücük odada amma büyük soğuk var
Camdan dışarı baktım
Siyah şeyler kalmamış
Kalmasın
Ve artık insanlara acımayacaksın
Dünyada ne çok taksi
 Dünyayı çağır bana
Londra'ya gidelim
Kim asmış bu köprüyü
Nerde kaldı karpuzlar
Bu evler bize gelsin
Gelsin ama
Gelsin
Ve artık insanlara acımayacaksın

Adamın bir gözü cam
Gitti kara uzandı
Birden Beyaz Rus oldu
Oh olsun
Sen niye çişini söylemiyorsun
Ben altıma kaçırıyor muyum hiç
Kaçırıyorsun
Yolları satıyor çingeneler
Alalım mı
Alalım
Ve artık kendine acımayacaksın.





NAZIM HİKMET (1902-1963)
1902’de Selanik'te doğdu. Gazetecilik yaptı, film stüdyolarında çalıştı. Ölümü 1963. Türkiye'de çağdaş Türk şiirinin önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmış ve adı 20. yüzyıl'ın ilk yarısında yaşamış olan dünyanın en büyük şairleri arasında anılmıştır. Eserleri birçok dile çevrilmiştir. Mezarı halen Moskova'da bulunmaktadır. Eserleri birçok ödül almıştır.


MÜNEVVER'DEN MEKTUP ALDIM, DİYOR Kİ


II.
Anlat bana doğdum şehri Hazım.
Sofya'dan pek küçükken çıkmışım
Ama Bulgarca bilirmişim...
Sofya nasıl şehir?
Dinlerdim anamdan,
Sofya ufacıkmış,
Büyümüştür,
Düşün, kırk beş sene geçmiş.
Bir "Park Boris" varmış o zaman.
Dadım sabahları götürürmüş beni.
Sofya'nın en büyük parkı olacak.
Orda resimlerim çekilmiş durur.
Bol güneşli, bol gölgeli bir park.
Git, orda otur.
Belki rastlarsın önünde oynadığım sıraya.
Ama sıralar kırk yıl dayanmaz ya
Onlar da çürüyüp değiştirilmiştir.
En iyisi ağaçlar,
Ağaçlar anılardan uzun yaşar...
Git orda en yaşlı kestanenin altına otur bir gün.
Her şeyi unut,
Ayrılığımızı bile,
Sade beni düşün.



MÜNEVVER'E MEKTUP YAZDIM, DEDİM Kİ


Ağaçlar duruyor, eski sıralar ölmüş,
"Park Boris", "Hürriyet" Parkı" olmuş,
sade seni düşündüm kestanenin altında,
sade seni, yani Memed'i
sade seninle Memed'i, yani memleketi...





ÖZDEMİR ASAF (1923-1981)
1923’te Ankara'da doğdu. Sigorta prodüktörü, gazeteci ve mütercim olarak çalıştı. Sanat Basımevi'nı kurarak matbaacılık hayatına atıldı.
1981’de İstanbul'da öldü.


DEĞİL

Aralarından geçiyorum.
Hiç kimse el-ele değil.
Herkes kendine dönmüş deyorum.
Bir kaçının içine bakıyorum..
Hiç kimse kendisiyle barışık değil.

Herkese kendini anlatıyorum,
Kime kendini anlatsam şaşırıyor.
Kendini kime anlatacağım şaşırıyorum.
Hiç kimse ilkin kendisine alışık değil.

NOKTASIZ


Biri gelir sorarsa
Sana beni sorarsa
Gitti der misin
Gittiğimi söyler misin
Gidiyorum ben sana
Benimle gider misin.




ATİLLÂ İLHAN (1925 – 2005)
1925’te Menemen'de doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu fakat eğitimini tamamlamadan Paris'e gitti. Türkiye'ye döndükten sonra senaryo yazdı ve farklı gazetelerde çalıştı. 1946'da bir şiir yarışmasında Cahit Sıtkı Tarancı ve Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi iki ünlü şair arasında ikinci olması ona ün ve yaygınlık kazandırdı. Şiir dışında roman alanında da başarılar elde etti.


‘MEVKUF’

hep aynı trenler...


hep aynı trenler geliyor çok farklı zamanlardan
vagon pencerelerinde kalmış yolcu tebessümleri
münih’ten istanbul’a lâcivert bereli bir sarışın
gizli alkol ve pudra kokusu yataklı vagonlardan
sarhoş bir kadın çığlık çığlığa uyanan geceleri
boşluğuna düştükçe lâbirent anlaşılmazlığının

hep aynı trenler geliyor çok farklı zamanlardan
bir ölüm sabahı güzelce traş olmuş saçlarını taramış
belki son yahudiler dachau temerküz kampı’ndan
görünmez bir piyanoyu çalmaya hazır elleri

hep aynı trenler geliyor çok farklı zamanlardan
petrograd’da kar karanlığı tıklım tıklım kış
kalın buğular kuşatmış boy boy semaverleri
tatiana ivanovna’yla oturup bir çay içebilseydik
saatim bir buçukta durmuş kurmayı unutmuşum

hep aynı trenler geliyor çok farklı zamanlardan
gazeteler çoktan bitti hanidir radyo dinlemiyorum
şehrin gümüş esmerliği otobüslerin ön camlarında
ne kadar çalışırsa çalışsın sileceklerin silemediği





ATAOL BEHRAMOĞLU (1942)
1942’de Çatalca'da doğdu. Ankara Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Şu anda İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır.

Behramoğlu'nun ilk şiirlerinde İkinci Yeni etkisi görülür. Bu şiirlerini çocukluk anıları, ilk gençlik aşkları ve heyecanları besler. İkinci dönem eserlerinde ise umut, sevgi, özgürlük temaları yoğunluktadır.


KEDİ


“Elveda elveda” ne güzel.
Üçüncü, uyumu bozuyor.
“Elveda, elveda, elveda”
Üstelik kediye benziyor.

Adamın kafası kocaman
Cebinde Sartre’dan bir roman
Sağına soluna bakmadan
Belki de cennete gidiyor

Ataol yağmuru sevmiyor
Saati sormayın korkuyor
Ne zaman rakıya otursam
Üçüncü elveda geliyor




NECİP FAZIL KISAKÜREK (1905 –1983)
Necip Fazıl şair, yazar ve fikir adamıdır. 12 yaşında şiir yazmaya başlar, 17 yaşında ise ilk şiir kitabını yayınlar. 21 yaşında yayımladığı Örümcek Ağı adlı şiir kitabının ardından, 24 yaşındayken yayımladığı Kaldırımlar adlı şiir kitabıyla tanınmıştır.

DALGALAR


Sarmış deniz kızları gibi dalgalar bizi,
Uzun saçları gümüş, şeffaf enleri fosfor.
Yumuşak başlarile sarsarak teknemizi,
Yolcu, gittiğin sahil nerde diye bağrıyor.

Ne bir kıyıdan eser, ne bir ışıktan eser,
Sulardan daha derin yolun karanlıkları,
Dalgalar, yürüyünüz, arayalım beraber,
Başımızı dövecek yalçın kayalıkları...


HAYAT, MAYAT


Hayat, mayat diyorlar,
Benim gözüm mayat’ta.
Hayatın eksiği var,
Hayat eksik hayatta.

Takınsam, kanat, manat,
Kuş, muş olsam seğirtsem.
Bomboş vatana inat,
Matan’a doğru gitsem...





ANNEM
(Hasan Latif SARIYÜCE)

Annelerin en güzeli,
Sensin, benim güzel annem.
Ilık esen bahar yeli,
Sensin, benim güzel annem.

Güneş yüzlü, altın kalpli,
Ağır başlı, tatlı dilli,
Meleklerin eşi sanki
Sensin, benim güzel annem.

Açan çiçek, çağlayan su,
Gülümseyen engin duygu,
Evimizin mutluluğu
Sensin, benim güzel annem.





АNNEME

(Mehmet Çavuş, Antoloji 1988, sf. 95)

Hasret çiçekleri soğuk kar gibi
Ömrüne çelenkler bağladı, anne,
Gönlümü, hicranlar sonbahar gibi
Sararıp soldurdu, dağladı anne.

Mesut idim, ancak koynunda iken
Ufacık ellerim boynunda iken,
Acı tatmamıştım yanında iken
Ben güldükçe kalbim ağladı, anne.

Koştum, sevda denen rüzgar peşinde
Tıpkı bülbül gibi, bahar peşinde,
Bilsen ne ağladım o yâr peşinde
Gönlüm seller gibi çağladı, anne.

Dolaşmam bir daha aşk denizinde
Yelkensiz, dümensiz... yârin izinde,
Başımı dinletsem artık dizinde
Yâr bana matemler bağladı, anne...







MANİLER:

Kırmızı kırebimi
Başımdan yeller aldı
Karagözlü yarimi
Arda’da seller aldı
...........................................

Kırcali’nin kızları
Sürmelidir gözleri
Aldanmayın çocuklar
Hilelidir sözleri
............................................

Kelkik idim vurdular
Kanadımı kırdılar
Ben daha çocuk idim
Anamdan ayırdıla
...............................................
Güzellere vuruldum
Koşa koia yoruldum
Gençlikte pek coşkundum
Gide gide duruldum
.................................................
Gel bakma kimseye hor
Hakı yorma kendini yor
Yıkmak için çok düşün
Yıkmak kolay yapmak zor