Türkçe şiir gecesi düzenledi
Dünya Anadili Günü vesilesiyle Kültürel Etkileşim Derneği
şiir gecesi düzenledi. 21 Şibat 2012’de Sofya’nın şirin kfelerinden birisi olan
“Tea House”ta Türk şairlerin eserleri Türkçe ve Bulgarca tercümeli olarak, çok
değerli dernek üyelerimiz tarafından canlı müzik eşliğinde okundu. Dinlemeye
gelen Sofya Türk toplumu üyeleri gecenin keyfini şiir ve müzükle çıkardılar.
Okunan şiirler:
Lâtif Karagöz /Şair ve
yazar/. 12 Ocak 1939’da Razgrat’ın Pınarbeşevli
(Bojurovo) köyünde doğudu. 1989 yılında da Türkiye’ye göç edenler arasında yer
aldı. Bulgaristan’da yayımlayamadığı kitaplarını çıkarma imkânına kavuştu.
Kendisi çocuk şiirinde daha başarılı olduğundan dolayı, hele anavatana gidince
bu alanda çalışmalarına daha hız verdi.
11-Nisan-2009
tarihinde, geçirdiği kalp krizinden sonra kalbine yenik düştü ve 22-Nisan-2009
tarihinde, saat 12:30'da Vefat etti.
23-Nisan-2009
tarihinde, O çok sevdiği ve yuzlerce şiir yazdığı çocukların bayramında, kara
toprağa verildi.
ANA
DILIM
İlk
göz açtım duydum seni
Anam
gibi ana dilim.
Büyüledin
o an beni
Çiçek
açtın kilim kilim!
Ninnilerim
senle oldu
Rüyalarım
senle doldu
Verdiğin
hazlar ne boldu
Nar
gibisin dilim dilim!
Bilgileri
siperledim
Ellerinden
güç derledim
Yollarında
ilerledim
Kucak
açtı bana bilim!
Türk’ün
ayağı elisin
Yüreğinin
gür selisin
Kültürümün
temelisin
Benim
eşsiz ana dilim!
Sen
dünyada var oldukça
Gönlümüzde
yâr oldukça
İçimizde
har oldukça
Ana
dilim tek sevgilim!
Mayıs
– 2000
Mehmet Fikri
1908-1914
Osmanpazan (Omurtag) kazabasında dünyaya geldi.
Bulgaristan türk kültürüne emeği geçmiş olan Mehmet Fikri, özverili bir
öğretmen, görgülü bir gazeteci, içli bir şairdi. Şiirlerinde esas motif,
Bulgaristan Türkleri ve Bulgaristan’nın tabiat güzellikleridir.
PİRİN
(Mehmet
Çavuş, Antoloji, sf; 135-136)
Güzel
Pirin, güzel Pirin...
Yaz
günleri sen pek şirin.
Hoş
hoş kokar çiçeklerin
Eserken
yel serin serin.
Ey
bahtiyar dilber Pirin
O
köpüklü derelerin
Coşkun,
çılgın akışına
Senin
mağrur bakışına
Mümkün
mü hiç gönül kansın?
Pek
sevimli bir balkansın.
Fakat
kışın korkunç, titiz
Duman,
bulut, kapkara SİS
Eksik
olmaz tepelerden...
Korkar
insan kışın senden.
Her
yerini derin kaslar, Gümüş
renkli
buzlar kaplar. Fırtınalar,
kuduz
yeller Sende cıv cıv şarkı
söyler.
Sürü
sürü canavarlar
Dolaşarak
av ararlar, Kışm
korkunç,
titiz Pirin Yazm
cennet
gibi şirin!...
AHMET
HAMDİ TANPINAR (1901-1962)
1901
yılında İstanbul'da doğdu – ölümü de 1962’de yine İstanbul’daydı.
1949'dan
sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde öğretim görevlisi olarak
çalıştı. Şiir dışında roman ve eleştiri yazıları da yazdı.
AVARE
İLHAMLAR
I
Kader
celladına
Sessiz
uzat boynunu;
Acıma
ne kendine, ne de gelecek günlerine
Yalnız
bir düşünceye yum gözlerini
Son
darbe inmeden evvel, en son anda
Bir
çiçek, bir kuş, bir tebessüm ol;
Düşüncen
kurtarsın seni senden,
Bil!
Biraz sonra
Ebediyen
senindir
Senden
uzak olan her şey...
II
Ellerini
yüzümde gezdir,
Sil
alnımdan yorgunluğu,
Gözlerimin
altından yaşamak korkusunu al,
Avuçlarından
çıkmış bir heykel olsun başım.
Sonra
sen de gözlerini kapat,
Bırak,
ellerin sessizce düşünsün
Düşüncede
yaşamak isterdim ben senin:
Bir
gün en yalnız saatinde
Parmak
uçlarından
Ve
avuçlarından
Gelip
konuşurum seninle.
III
Ayrılalım,
Sen
annen güneşe git, nur ol;
Ben
toprakta dağılacağım.
Bir
akşam üstü
Ormanı
tek bir saz yapan
En
son dalda
Son
ışık ol,
Gel,
beni bul.
CAN
YÜCEL (1926-1999)
1926’da
İstanbul'da doğdu. Ankara Erkek Lisesi'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Klasik Filoloji Bölümü'ne girdi. Burada
başladığı Latince ve Yunanca öğrenimini Cambridge Üniversitesi'nde sürdürdü.
Her Boydan
başlıklı şiir çevirileri toplamı ve özellikle Shakespeare'nin oyunlarının
çevirileriyle büyük ün kazandı. Can Yücel şiiri en genel tanımlamayla humor ve ironiye dayanır, küfür ve sokak
ağızlarına dayalı dili de başka belirgin bir özelliğidir. Bununla sınırlı
değildir şiirinin gücü şüphesiz. Can Yücel'in yoğun duygusallık, sevgi özlemi,
haksızlığa karşı başkaldırı. 1999'da İzmir'de kansere yenik düştü.
TEKERLEME
Uyanmadan
kar vardı
Uyandım
yine de var
Su
bizlen kalkacakmış
Kalksın
Karım
Suya bakarken
Kömürü
ben taşırım
Bu
küçücük odada amma büyük soğuk var
Camdan
dışarı baktım
Siyah
şeyler kalmamış
Kalmasın
Ve
artık insanlara acımayacaksın
Dünyada
ne çok taksi
Dünyayı çağır bana
Londra'ya
gidelim
Kim
asmış bu köprüyü
Nerde
kaldı karpuzlar
Bu
evler bize gelsin
Gelsin
ama
Gelsin
Ve
artık insanlara acımayacaksın
Adamın
bir gözü cam
Gitti
kara uzandı
Birden
Beyaz Rus oldu
Oh
olsun
Sen
niye çişini söylemiyorsun
Ben
altıma kaçırıyor muyum hiç
Kaçırıyorsun
Yolları
satıyor çingeneler
Alalım
mı
Alalım
Ve
artık kendine acımayacaksın.
NAZIM
HİKMET (1902-1963)
1902’de Selanik'te doğdu. Gazetecilik yaptı, film
stüdyolarında çalıştı. Ölümü 1963. Türkiye'de çağdaş Türk şiirinin
önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmış ve adı 20. yüzyıl'ın
ilk yarısında yaşamış olan dünyanın en büyük şairleri arasında anılmıştır.
Eserleri birçok dile
çevrilmiştir. Mezarı halen Moskova'da bulunmaktadır. Eserleri birçok ödül
almıştır.
MÜNEVVER'DEN
MEKTUP ALDIM, DİYOR Kİ
II.
Anlat
bana doğdum şehri Hazım.
Sofya'dan
pek küçükken çıkmışım
Ama
Bulgarca bilirmişim...
Sofya
nasıl şehir?
Dinlerdim
anamdan,
Sofya
ufacıkmış,
Büyümüştür,
Düşün,
kırk beş sene geçmiş.
Bir
"Park Boris" varmış o zaman.
Dadım
sabahları götürürmüş beni.
Sofya'nın
en büyük parkı olacak.
Orda
resimlerim çekilmiş durur.
Bol
güneşli, bol gölgeli bir park.
Git,
orda otur.
Belki
rastlarsın önünde oynadığım sıraya.
Ama
sıralar kırk yıl dayanmaz ya
Onlar
da çürüyüp değiştirilmiştir.
En
iyisi ağaçlar,
Ağaçlar
anılardan uzun yaşar...
Git
orda en yaşlı kestanenin altına otur bir gün.
Her
şeyi unut,
Ayrılığımızı
bile,
Sade
beni düşün.
MÜNEVVER'E
MEKTUP YAZDIM, DEDİM Kİ
Ağaçlar
duruyor, eski sıralar ölmüş,
"Park
Boris", "Hürriyet" Parkı" olmuş,
sade
seni düşündüm kestanenin altında,
sade
seni, yani Memed'i
sade
seninle Memed'i, yani memleketi...
ÖZDEMİR
ASAF (1923-1981)
1923’te
Ankara'da doğdu. Sigorta prodüktörü, gazeteci ve mütercim olarak çalıştı. Sanat
Basımevi'nı kurarak matbaacılık hayatına atıldı.
1981’de
İstanbul'da öldü.
DEĞİL
Aralarından
geçiyorum.
Hiç
kimse el-ele değil.
Herkes
kendine dönmüş deyorum.
Bir
kaçının içine bakıyorum..
Hiç
kimse kendisiyle barışık değil.
Herkese
kendini anlatıyorum,
Kime
kendini anlatsam şaşırıyor.
Kendini
kime anlatacağım şaşırıyorum.
Hiç
kimse ilkin kendisine alışık değil.
NOKTASIZ
Biri
gelir sorarsa
Sana
beni sorarsa
Gitti
der misin
Gittiğimi
söyler misin
Gidiyorum
ben sana
Benimle
gider misin.
ATİLLÂ
İLHAN (1925 – 2005)
1925’te
Menemen'de doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu fakat
eğitimini tamamlamadan Paris'e gitti. Türkiye'ye döndükten sonra senaryo yazdı
ve farklı gazetelerde çalıştı. 1946'da bir şiir yarışmasında Cahit Sıtkı
Tarancı ve Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi iki ünlü şair arasında ikinci olması ona
ün ve yaygınlık kazandırdı. Şiir dışında roman alanında da başarılar elde etti.
‘MEVKUF’
hep
aynı trenler...
hep
aynı trenler geliyor çok farklı zamanlardan
vagon
pencerelerinde kalmış yolcu tebessümleri
münih’ten
istanbul’a lâcivert bereli bir sarışın
gizli
alkol ve pudra kokusu yataklı vagonlardan
sarhoş
bir kadın çığlık çığlığa uyanan geceleri
boşluğuna
düştükçe lâbirent anlaşılmazlığının
hep
aynı trenler geliyor çok farklı zamanlardan
bir
ölüm sabahı güzelce traş olmuş saçlarını taramış
belki
son yahudiler dachau temerküz kampı’ndan
görünmez
bir piyanoyu çalmaya hazır elleri
hep
aynı trenler geliyor çok farklı zamanlardan
petrograd’da
kar karanlığı tıklım tıklım kış
kalın
buğular kuşatmış boy boy semaverleri
tatiana
ivanovna’yla oturup bir çay içebilseydik
saatim
bir buçukta durmuş kurmayı unutmuşum
hep
aynı trenler geliyor çok farklı zamanlardan
gazeteler
çoktan bitti hanidir radyo dinlemiyorum
şehrin
gümüş esmerliği otobüslerin ön camlarında
ne
kadar çalışırsa çalışsın sileceklerin silemediği
ATAOL
BEHRAMOĞLU (1942)
1942’de
Çatalca'da doğdu. Ankara Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi.
Şu anda İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde öğretim görevlisi olarak
çalışmaktadır.
Behramoğlu'nun
ilk şiirlerinde İkinci Yeni etkisi görülür. Bu şiirlerini çocukluk anıları, ilk
gençlik aşkları ve heyecanları besler. İkinci dönem eserlerinde ise umut,
sevgi, özgürlük temaları yoğunluktadır.
KEDİ
“Elveda
elveda” ne güzel.
Üçüncü,
uyumu bozuyor.
“Elveda,
elveda, elveda”
Üstelik
kediye benziyor.
Adamın
kafası kocaman
Cebinde
Sartre’dan bir roman
Sağına
soluna bakmadan
Belki
de cennete gidiyor
Ataol
yağmuru sevmiyor
Saati
sormayın korkuyor
Ne
zaman rakıya otursam
Üçüncü
elveda geliyor
NECİP
FAZIL KISAKÜREK (1905 –1983)
Necip Fazıl şair, yazar ve fikir adamıdır. 12 yaşında şiir
yazmaya başlar, 17 yaşında ise ilk şiir kitabını yayınlar. 21 yaşında
yayımladığı Örümcek Ağı adlı şiir kitabının ardından, 24 yaşındayken
yayımladığı Kaldırımlar adlı şiir kitabıyla tanınmıştır.DALGALAR
Sarmış
deniz kızları gibi dalgalar bizi,
Uzun
saçları gümüş, şeffaf enleri fosfor.
Yumuşak
başlarile sarsarak teknemizi,
Yolcu,
gittiğin sahil nerde diye bağrıyor.
Ne
bir kıyıdan eser, ne bir ışıktan eser,
Sulardan
daha derin yolun karanlıkları,
Dalgalar,
yürüyünüz, arayalım beraber,
Başımızı
dövecek yalçın kayalıkları...
HAYAT,
MAYAT
Hayat,
mayat diyorlar,
Benim
gözüm mayat’ta.
Hayatın
eksiği var,
Hayat
eksik hayatta.
Takınsam,
kanat, manat,
Kuş,
muş olsam seğirtsem.
Bomboş
vatana inat,
Matan’a
doğru gitsem...
ANNEM
(Hasan
Latif SARIYÜCE)
Annelerin en güzeli,
Sensin, benim güzel annem.
Ilık esen bahar yeli,
Sensin, benim güzel annem.
Güneş yüzlü, altın kalpli,
Ağır başlı, tatlı dilli,
Meleklerin eşi sanki
Sensin, benim güzel annem.
Açan çiçek, çağlayan su,
Gülümseyen engin duygu,
Evimizin mutluluğu
Sensin, benim güzel annem.
Annelerin en güzeli,
Sensin, benim güzel annem.
Ilık esen bahar yeli,
Sensin, benim güzel annem.
Güneş yüzlü, altın kalpli,
Ağır başlı, tatlı dilli,
Meleklerin eşi sanki
Sensin, benim güzel annem.
Açan çiçek, çağlayan su,
Gülümseyen engin duygu,
Evimizin mutluluğu
Sensin, benim güzel annem.
АNNEME
(Mehmet
Çavuş, Antoloji 1988, sf. 95)
Hasret
çiçekleri soğuk kar gibi
Ömrüne
çelenkler bağladı, anne,
Gönlümü,
hicranlar sonbahar gibi
Sararıp
soldurdu, dağladı anne.
Mesut
idim, ancak koynunda iken
Ufacık
ellerim boynunda iken,
Acı
tatmamıştım yanında iken
Ben
güldükçe kalbim ağladı, anne.
Koştum,
sevda denen rüzgar peşinde
Tıpkı
bülbül gibi, bahar peşinde,
Bilsen
ne ağladım o yâr peşinde
Gönlüm
seller gibi çağladı, anne.
Dolaşmam
bir daha aşk denizinde
Yelkensiz,
dümensiz... yârin izinde,
Başımı
dinletsem artık dizinde
Yâr
bana matemler bağladı, anne...
MANİLER:
Kırmızı
kırebimi
Başımdan
yeller aldı
Karagözlü
yarimi
Arda’da
seller aldı
...........................................
Kırcali’nin
kızları
Sürmelidir
gözleri
Aldanmayın
çocuklar
Hilelidir
sözleri
............................................
Kelkik
idim vurdular
Kanadımı
kırdılar
Ben
daha çocuk idim
Anamdan
ayırdıla
...............................................
Güzellere
vuruldum
Koşa
koia yoruldum
Gençlikte
pek coşkundum
Gide
gide duruldum
.................................................
Gel
bakma kimseye hor
Hakı
yorma kendini yor
Yıkmak
için çok düşün
Yıkmak
kolay yapmak zor